1 Mart 2009 Pazar

Leverage


Bir hırsız, bir internet ve bilgisayar sahtekârı, bir kurtarma uzmanı ve bir dolandırıcı bir araya gelse ve emekli bir sigorta müfettişinin emrinde çalışsa ne olur? Cevabı açık ve net bir şekilde görebilmek için Leverage izlemeniz gerekiyor. Leverage TNT’nin yeni dizilerinden, dizinin yapımcısı Independence Day ve Stargate gibi yapımlardan yazar olarak tanıdığımız Dean Devlin, Devlin diziye yönetmen ve yazar olarak da katkıda bulunuyor. Leverage emektar dizi izleyicilerine pek de yabancı gelmeyecek bir konuya sahip; dizinin Mission: Impossible ve A-Team’e oldukça benzeyen bir yapısı var. Özü itibariyle Robin Hood’u da andıran Leverage’ın konusu kısaca şöyle: Nathan Ford çalıştığı sigorta şirketi oğlunun ölümüne neden olana kadar dünyanın en başarılı sigorta müfettişlerinden biridir. Oğlunun talihsiz ölümünden sonra işini ve eşini terk eden Ford’un karşısına zengin ve kötüden geri çalıp fakir ve masumu kurtarabileceği bir iş fırsatı çıkar. İşi tek başına halledemeyeceğin bilen Ford doğru fakat yasal olmayan bu iş için 4 kişiyi bir araya getirir; Kurtarma Uzmanı Eliot Spencer, güvenlik açıkları uzmanı ve hırsız Parker, İnternet ve Bilgisayar dahisi Alec Hardison ve aktris – dolandırıcı Sophie Devereaux. Takım Nate Ford liderliğinde güçlerini birleştirir ve zenginden alıp fakirlere verecekleri Leverage (Koz) isimli firmayı kurarlar.


Leverage karakterleri ve oyuncuları itibari ile oldukça zengin bir dizi. Dahi derecesinde akıllı, liderlik yetenekleri kuvvetli, karizmatik, oğlunun yasını tutan, tek amacı eski çalıştığı sigorta şirketinden intikam almak olan alkol bağımlısı Nathan Ford karakterini sinemanın tanınmış yüzlerinden usta Timothy Hutton (Kinsey, The Dark Half, The Good Shepherd) canlandırıyor. Hutton’ın harika oyunculuğu diziye de yansıyor ve her bölüm bir nevi film tadında geliyor izleyiciye. Ford’un ekibi de en az kendi kadar renkli karakterlerden oluşuyor. Yakışıklı, çekici, eli çabuk, yetenekli, silahlardan nefret eden asabi kurtarma uzmanı Eliot Spencer’ı canlandıran Christian Kane (Angel, Rescue 77) dizi dünyasının tanınmış yüzlerinden. Normal hayatında berbat bir aktris olan fakat dolandırıcılık yaparken en iyi aktrislere taş çıkaran güzel, çekici ve sinsi Sophie Devereaux’u Gina Bellman (Coupling, Jekyll) canlandırıyor. Dizinin diğer karakterlerinden fırlama, komik bilgisayar dahisi Alec Hardison rolünde Aldis Hodge (Supernatural, Friday Night Lights); antisosyal, yabani, eliçabuk sarışın ve güzel hırsız Parker rolünde ise Beth Riesgraf (My Name Is Earl) var. Ve dizinin kötüsü; Nathan Ford’un daimi rakibi zeki ve acımasız sigorta müfettişi Jim Sterling karakterini Mark A. Sheppard (Battlestar Galactica, 24, Dollhouse) canlandırıyor. Leverage sıradan aksiyon-macera dizilerinden farklı bir dizi. Karakterler arasındaki hoş diyaloglar, ince espriler ve her bölüm karşımıza çıkan çeşit çeşit dolandırıcılık yöntemleri, bunların yanında aksiyon ve macera dizinin en eğlenceli yönleri diyebiliriz. Teknolojinin de iyi şekilde kullanıldığı dizide karakterleri çeşitli kılıklarda en büyük holding ceo’larını, mafya babalarını, emlak krallarını hatta belediye başkanlarını dolandırırken görebilir ve türü seven biriyseniz Leverage’ı zevkle izleyebilirsiniz. Eklemekte fayda var; İlk sezonunu geçtiğimiz günlerde tamamlayan Leverage, ikinci sezon için TNT ile anlaşma imzalamış durumda.


Yayıncı Kanal: TNT
Tür: Aksiyon, Macera, Drama
Süre: 60 dk.
Kadro:
Timothy Hutton - Nathan "Nate" Ford
Gina Bellman - Sophie Devereaux
Christian Kane - Eliot Spencer
Beth Riesgraf - Parker
Aldis Hodge - Alec Hardison
Mark A. Sheppard - Jim Sterling

Amerika: http://epguides.com/leverage/
Resmi Sitesi: http://www.tnt.tv/series/leverage/

b.kumbay

21 Şubat 2009 Cumartesi

Eleventh Hour


Saatler bilinmezliğin 12’sinden bir saat öncesini; 11’i gösterirken Dr. Jacob Hood kimsenin anlam veremediği bir olayı daha çözüyor, ve dizimiz Eleventh Hour karşınızda. Yapımcısı usta Jerry Bruckheimer (CSI, Without a Trace, Cold Case, Pirates of the Caribbean, National Treasure) olan Eleventh Hour, İngiliz yapımı başrolde Patrick Stewart’ın olduğu dizinin yeniden çevrimi. Büyük bir bütçeyle çekilen dizi kalitesi ile kendini belli eden son yılların en iyi bilimkurgu – maceralarından.

Eleventh Hour kalabalık bir kadrosu olmayan ama karakterlerin zengin yapısıyla bu kusuru telafi eden bir dizi. Ana karakter Dr. Jacob Hood dahi sıfatını tam olarak hak eden bir bilim adamı. Sosyal yanı da bir hayli güçlü olan Hood FBI’a bilinmeyen dosyaları çözmekte yardım ederek danışmanlık yapıyor. Karısını kanser yüzünden kaybeden Hood acısıyla başa çıkabilmek için kendini bilime adamış, insanlara değer veren, empati yani kuvvetli, esprili bir dahi. Dr. Hood FBI için o kadar önemli ki; özel ajan Rachel Young tarafından nereye gitse takip ediliyor. Rachel Young genç, güzel, başarılı ve akıllı bir FBI ajanı. Dr. Hood’u korumasının yanında bazı davalarda ona ilham periliği yaparak bilinmezlerin gün yüzüne çıkmasına yardımcı oluyor. Hood ve Young çok iyi anlaşan iki ortak, aralarındaki esprili ve hafif duygusal ilişki de diziye renk katıyor.


Eleventh Hour’da karşımıza çıkan bilinmez olaylar X-Files’da gördüklerimizin aksine makul ve mantıklı nedenlere dayanan ama nadir görülen, bilim ile açıklanabilecek türden. Esrarengiz bir kaynaktan su içen ve iyileşen kanserli çocuk, yaz sıcağında sahilde buzdan heykel halinde bulunan donmuş kız, dahiye dönüşen otistik çocuklar, içenlere cinayet işletebilen su bu olaylardan sadece bir kaçı. Senaryo bilime dayalı olduğundan teknik terimler içerebiliyor ama Hood olayları Young’a ‘dilimizde’ açıklarken her şeyi gayet net bir şekilde anlayabiliyoruz. Bu yönüyle insana çok ilginç bilgiler veren, bilimkurgunun sınırlarında gezinen bir dizi Eleventh Hour, özellikle genetik ve tıp alanında güncel bilgiler de içeriyor.


Eleventh Hour’un oyuncularına gelirsek; Dr. Jacob Hood rolünde sinemaseverlerin oldukça yakından tanıdığı usta bir oyuncu var; Rufus Sewell (The Illusionist, Dark City, A Knight's Tale). Filmlerde genelde kötü adam olarak izlediğimiz Sewell Eleventh Hour’da bu tiplemeye tamamen zıt bir karakterde karşımıza çıkıyor. Usta İngiliz aktör rolünün hakkını sonuna kadar vererek harika bir oyunculuk sergiliyor. Özel Ajan Rachel Young rolündeki Marley Shelton (Pleasantville, Planet Terror - Grindhouse, W.) da sinemanın tanıdık yüzlerinden. Kararlı, inatçı, sert ve duygusal Rachel Young’ın hakkını veren Shelton, Sewell ile çok iyi uyum sağlıyor.


Dizi izlerken kaliteli bir yapım, çok iyi bir oyunculuk, akıllı bir senaryo, biraz bilim, biraz da heyecan arıyorsanız Eleventh Hour severek izleyeceğiniz yapımlardan biri olacaktır. Özellikle Rufus Sewell hayranlarının kaçırmaması gerek.



Yayıncı Kanal: CBS
Tür: Drama, Gerilim, Bilimkurgu, Macera
Süre: 60 dk.
Kadro:
Rufus Sewell -- Dr. Jacob Hood
Marley Shelton -- Special Agent Rachel Young
Amerika: http://epguides.com/EleventhHour_US/
Resmi Sitesi: http://www.cbs.com/primetime/eleventh_hour/

B.Kumbay



16 Şubat 2009 Pazartesi

Lie To Me


Lie To Me, “The Truth is written all over our faces.” (gerçek yüzümüzün her yerinde kazılıdır) sloganıyla dizi dünyasına hızlı ve renkli bir giriş yapan Fox’un henüz 3 bölüm oynamış yepyeni dizisi. Yapımcısı Samuel Baum olan dizinin adı aslında konusunun yalanlara ve yalancılara karşı ne kadar iddialı olduğunun kanıtı: Bana Yalan Söyle, kim olursan ol yalan söylediğini anlarım…


The Lightman Group, ülkenin en iyi yalan uzmanı olan Dr. Cal Lightman (Tim Roth) tarafından kurulmuş özel bir kuruluş. Kuruluşun müşterileri arasında FBI, ordu, devlet, büyük holdingler, okullar kısacası ortada büyük bir yalan olduğundan şüphelenilen her kurum var. The Lightman Group yalan söylediğinden şüphelenilen kişileri yüzünü, vücut dilini hatta sesini analiz ederek yalan makinasının bile yetersiz kaldığı davaları çözerek yalanların ardında saklı gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor.


Dr. Cal Lightman (Tim Roth) 20 senesini insan yüzü ve bedenini araştırmakla geçirmiş bir yalan uzmanı. Dahi bilim adamı Lightman sadece iş hayatında değil normal yaşamında da kim yalan söylerse söylesin bunu vücut dilinden – bu azılı bir katilin omuz silkmesi veya kızının onunla telefonda konuşma şekli olabilir - hemen anlıyor. Lightman aynı zamanda esprili ve dobra biri, olayları çözerken bir hayli de eğleniyor.

Dr. Cal Lightman’ın ekibi 3 kişiden oluşuyor; Dr. Gillian Foster (Kelli Williams) Lightman’ın yetenekli ve güzel psikolog ortağı aynı zamanda dert ortağı. Yalanları deşifre etme konusunda en az Dr. Lightman kadar yetenekli olan Dr. Foster şirketin müşteri ilişkilerinden sorumlu. Evli olan Foster yemeye içmeye ve bu konuda Lightman’dan iğneli sözler duymaya da meraklı.

Ekibin bir diğer üyesi Will Loker (Brendan Hines) The Lightman Group’un baş araştırmacısı. Loker’ın en büyük özelliği kendini yalan söylememeye adamış olması. Bazı durumlarda patavatsızlık seviyesine ulaşsa da bu huyundan vazgeçecek gibi görünmüyor.

Ekibin en yeni üyesi Ria Torres (Monica Raymund) doğuştan yetenekli bir yalan detektörü. İnsan yüzü ve beden dili üzerine hiç eğitim almamış olmasına rağmen yalanları kaçırmayan Torres bunu birçok erkekle çıkmış olmasına bağlıyor. Bu durum 20 yılını bu uğurda harcamış olan Dr. Lightman’ın kendisini birçok kez denemesine ve üzerine fazla yüklenmesine neden oluyor.


Lie To Me, konusu kadar oyuncuları ile de ilgi çeken bir yapım. Dr. Cal Lightman rolünde izlediğimiz Tim Roth (Reservoir Dogs, Pulp Fiction, The Incredible Hulk) sinemanın en iyi karakter oyuncularından biri. Dizide sinemadaki ustalığını konuşturan Roth karakterinin dahi, iğneleyici ve esprili özelliklerini çok iyi canlandırıyor. Dr. Gillian Foster’ı canlandıran Kelli Williams’ı The Practice’in başarılı ve hırslı avukatı olarak biliyoruz. Williams bu sefer bir o kadar başarılı fakat sevecen, güler yüzlü ve yumuşak bir karakterde karşımıza çıkıyor. Ekibin genç üyeleri Brendan Hines’ı canlandıran Eli Loker (Terminator: The Sarah Connor Chronicles, The Middleman) ve Ria Torres’i canlandıran Monica Raymund (Law & Order: SVU) da ilginç karakterleri ile diziye renk katıyolar. Lie To Me’nin kalitesi sadece oyuncularından kaynaklanmıyor; her bölümde izleyiciye detaylı olarak açıklanan yüz veya beden hareketleri, bu hareketleri yapanlarla karşılaştırılan ünlüler senaryonun orjinaliklerinden biri. Örneğin tecavüze uğradığı hakkında iddiada bulunan bir kadının dudaklarını bükmesi kendi söylediklerinin tek kelimesine bile inanmadığı şeklinde yorumlanıyor. Hemen bu sahneden sonra Bill Clinton’ı aynı mimiği yaparken görüyoruz.


Lie To Me gerek konusu, gerek usta oyuncuları, gerek kurgusuyla son yıllardaki iyi polisiye – drama dizilerinden biri. Henüz 3 bölüm yayımlanmış olsa da geleceği parlak görünen dizi size her bölümde yalanın evrensel dilinden bir kelime daha öğretiyor. Bu açıdan bakıldığında diziyi izledikten sonra insanların yüz ve beden hareketlerine daha dikkatli bakacağınızı ve kendi hareketlerinize daha çok dikkat edeceğinizi söyleyebiliriz.

Yayıncı Kanal: FOX
Tür: Drama
Süre: 43 dk.
Yapımcı: Samuel Baum
Kadro:
Tim Roth - Dr. Cal Lightman
Kelli Williams - Dr. Gillian Foster
Brendan Hines - Eli Loker
Monica Raymund - Ria Torres

Amerika: http://epguides.com/lietome/
Resmi Sitesi: http://www.fox.com/lietome/


B.Kumbay

8 Şubat 2009 Pazar

BEYAZPERDE’DEN BEYAZEKRAN’A: Sinema’nın Ustaları TV Dizileri’nde

Her hafta sabırsızlıkla beklediğimiz, karakterlerini tanıyormuşçasına bildiğimiz, özellikle 3 sezondan fazla sürerse günlük yaşamımızın parçası haline getirdiğimiz diziler; üzüldüğünde üzüldüğümüz, yaralandığında kahrolduğumuz, öldüğünde oturup ağladığımız dizi oyuncuları. Sanırım çoğumuzun ortak noktasıdır bu. Özellikle 2005 yılından sonra tv dizilerinde popülerlik açısından büyük bir patlama oldu. Kendim gibi 3 yaşından beri dizi delisi olan insanları saymazsam eskiye nazaran diziler filmlerden daha popüler, daha fazla hayran kitleleri var. Dizi oyuncuları da bu popülerlikten tabii ki nasibini aldı. 2000 yılında Dark Angel ile tanıdığım Jensen Ackles’ı artık herkes Supernatural sayesinde tanıyor mesela, filmler de çekmeye başladı ilerde çok daha büyük projelere imza atabilir. Yabancı sinema ve dizi izleyenler için normalde proses şu şekilde işler; ilk defa bir dizide görülen, tanınan, hayranı olunan bir oyuncu sinemada boy göstermeye başlar ve kendini beyazperde’de kanıtlar. Bunun en bilinen örneklerinden biri hiç kuşkusuz George Clooney’dir. Kariyerine Beyazperde’de başlayan Clooney Beyazekran’da ER dizisi ile tanınmış ve George Clooney olmuştur. Bir de bunun tam tersi bir proses var ki bu yazımda bundan bahsetmek istiyorum sizlere. Tam tersi proses demiştim ya; şu an günü gününe takip ettiğim yaklaşık 20 diziden özellikle 3 tanesi bu prosesin harika örnekleri. Bu dizilerde sinemadan tanıdığımız usta isimler başrolde ve tabii ki harika bir oyunculuk sergileyerek her bölümü sinema tadında izlememize neden oluyorlar. Bu dizileri kısaca tanıtmak istiyorum izninizle.

İlk dizimiz henüz 3. Bölümü oynamış olan Lie To Me. Dizi yalan söyleyenleri teşhis eden yalancılık üzerine uzmanlaşmış bir takımın maceraları üzerine kurulu.

Lie To Me’deki ustamız sinemanın en iyi karakter oyuncularından biri olan Tim Roth. Roth dizide yalan uzmanı Dr. Cal Lightman’ı canlandırıyor, canlandırmak eksik kalabilir resmen yaşatıyor.

Dr. Cal Lightman zeki, kendine güveni tam, yalan söylediğinizi tek bir parmak seğirmenizden anlayabilen bir dahi; 17 yaşında bir kızı olan boşanmış bir baba. Karakteri henüz 3 bölümdür tanıdığımdan dolayı fazla yorum yapamıyorum ama şimdiye dek tanıdığım en iyi dahi karakterlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Lie To Me ekibi de gayet güzel oluşturulmuş IQ’su yüksek bir ekip. Çok zevkli bir dizi olmuş gerçekten. Diziyi izlemeye başladıktan sonra hareketlerinize dikkat etmeye başlayacağınızdan emin olabilirsiniz.

Soldan Sağa;
Monica Raymund (Ria Torres), Brendan Hines (Will Loker), Tim Roth (Dr. Cal Lightman), Kelli Williams (Dr. Gillian Foster)



İkinci dizimiz Eleventh Hour. Eleventh Hour FBI’ın incelediği ama sonuç alamadığı bilimsel davaları çözen Dr. Jacob Hood etrafında şekilleniyor.

Eleventh Hour’daki ustamız Rufus Sewell. Tanıyanlar çok iyi bilir Rufus Sewell de sinemanın en iyi karakter oyuncularından bir diğeridir. Sewell her zamanki ustalığını dizide de sergiliyor ve oynanması zor bir rolü (karşımızdaki karısını üzücü bir olayda kaybetmiş bir bilim adamı, gerçek bir dahi) mükemmel şekilde canlandırıyor.

Dr. Jacob Hood yukarıda da bahsettiğim gibi hala karısının yasını tutan çok önemli bir bilim adamı, bir dahi. Bildiğimiz dahi tiplemelerinden farklı olarak Dr. Hood eğlenmesini bilen, zevkli, esprili ve çok sıcak bir karakter. Çözemediği dava bulunmayan Hood, tek bir kelime veya hareketten ilham alarak en bilinmez olayları şıp diye çözebilme yeteneğine sahip (bu yetenekten Dr. Gregory House’u anlatırken de bahsedeceğim).

Eleventh Hour ekibi diğer ekiplerden sayıca daha az; iki kişiden oluşuyor. Ajan Young’ın görevi Dr. Hood’u 7 gün 24 saat korumak ve bazı davalarda ona ilham periliği yapmak. Son yılların en zevkli dizilerinden biri Elevent Hour; bilimsel yönüyle de insana çok şeyler katan bir dizi.

Ajan Rachel Young (Marley Shelton) ve Dr. Jacob Hood (Rufus Sewell)



Üçüncü dizimiz Leverage. Leverage bir şirket, kurucuları eski bir sigorta müfettişi ve 4 hırsızdan oluşan şirketin amacı yardıma ihtiyacı olanlara bedelsiz yardım etmek tabii bu arada kötülere günlerini göstermek.

Leverage’daki ustamız Timothy Hutton. Hutton dahi sigorta müfettişi Nathan Ford karakterini canlandırıyor. Yine oynaması zor bir karakter çünkü bu kez karakterimiz oğlunu göz göre göre kaybetmiş ve intikam alması gereken de eskiden çalıştığı sigorta firması.

Nathan Ford dahi bir sigorta müfettişi olmasının yanında oğlunun ölümünden sonra karısı ile ayrılmış, işini bırakmış kısacası dünyası başına yıkılmış bir karakter. Bir gün aldığı iş teklifi sonrası 4 hırsızı bir araya getiriyor ve zengin kötülerden intikam almak için imkansızı başaran bir firmayı kuruyor.

Leverage ekibi yine kalabalık ve eğlenceli karakterlerden oluşan IQ’su yüksek bir ekip. Dizi gayet akıcı ve eğlenceli. Biraz Görevimiz Tehlike biraz A Takımı’nı andırsa da ilginç karakterleri ile ön plana çıkan kaliteli bir yapım.

Soldan Sağa;
Christian Kane (Eliot Spencer), Beth Riesgraf (Parker), Timothy Hutton (Nathan Ford), Gina Bellman (Sophie Devereaux), Aldis Hodge (Alec Hardison).



Dördüncü dizimiz House M.D.

House M.D. her ne kadar tipik bir hastane dizisi gibi görünse de özellikle baş karakterleri ve ilginç hasta ve hastalıkları ile benzerlerinden çok farklı bir yapım.

House M.D.’deki ustamız Dr. Gregory House’ı canlandıran Hugh Laurie. Aldığı 2 Altın Küre’yi belirtirsem oyunculuğunu anlatmanın yersizliğini belirtmiş olurum sanırım.

Dr. Gregory House karakteri bildiğimiz doktorlara benzemeyen bir doktor; insanlara değer vermeyen, onları sadece yalancı olarak gören (Dr. House’un Lie To Me’deki Dr. Cal Lightman ile ortak noktaları), hiçbir doktorun çözemediği davaları çözebilen ve bunu çoğunlukla tek bir cümleden ilham alarak yapan (bu da Dr. House’un Dr. Jacob Hood ile ortak noktası), insanlara sürekli hakaret eden, ona alınan hediyeleri çöpe atan, yanında çalışanları ve arkadaşlarını umursamayan bir dahi Dr. House. Manevi özelliklerinin yanında Dr. House topallıyor ve düzgün bir Amerikan aksanı ile konuşuyor. Karakteri canlandıran usta Hugh Laurie’nin topallamadığı ve koyu İngiliz aksanı ile konuşan bir İngiliz olduğunu göz önüne aldığımızda karakterin oynaması ne kadar zor bir karakter olduğu da ortaya çıkmış oluyor.

Hose M.D. ekibi şimdiye kadar gördüğüm en iyi tv ekiplerinden biri, esprili, akıllı, duygusal, çıkarcı, aşık, nefret eden doktorlardan oluşan ekip üyeleri çözülmesi neredeyse imkansız vaka’larla uğraşırken bir de onlara çelme takan, yarıştıran, hakaret eden patronları Dr. House’la uğraşmak durumunda kalıyorlar. 5. Sezonunun ortasında olan House M.D. gerek karakterleri, gerek konusu ve özellikle oyuncuları ile izlemeye değer bir dizi.



Son olarak 9 bölüm oynayarak iptal edilen Harsh Realm’a da değinmezsem ölürüm.

Harsh Realm’ın konusunu ilgili başlıkta görebilirsiniz. Buradaki ustamız D.B.Sweeney. D.B. Sweeney sinemanın tanınmış iyi oyuncularından ayrıca tv dizilerinde de konuk oyuncu olarak sık sık karşımıza çıkıyor (bunlardan bazıları Jericho, House M.D. (bir kesişme noktası daha) ve Leverage (bir tane daha)). D.B. Sweeney Harsh Realm’da Mike Pinocchio karakterini canlandırdı. Sanal alemde yaşayan gerçek bir karakter olan Mike Pinocchio yine diğer baş karakterlerimiz gibi zeki, esprili, becerikli ve zaman zaman aksi bir karakterdi.

Harsh Realm ekibi de Elevent Hour ekibi gibi iki kişiden oluşuyordu. Bu iki kahraman yenilmesi imkansız bir kötüyü yenip Game Over yapmak zorundaydı ama dizi iptal edilince her şey hayal gücümüze kaldı. 2000 yılı yapımı olmasına rağmen 2008 yapımlarına taş çıkarabilecek kaliteye sahip bir Chris Carter yapımı olan Harsh Realm şimdiye kadar izlediğim en müthiş dizilerdendi.

Michael Pinocchio (D.B.Sweeney) - Tom Hobbes (Sott Bairstow)


Nihayet upuzun yazımın sonuna geldiniz, umarım sizi bu konuda aydınlatabilmiş; Beyazperde’nin ustalarının oynadığı Beyazekran’ın bu güzel dizilerini biraz olsun tanıtabilmişimdir. Sinema bir büyüdür ama diziler de en az sinema kadar etkilidir hayatımızda. Her gününüz dizili geçsin diyorum…


B.Kumbay

House M.D.


Yayıncı Kanal: FOX
Tür: Drama, Madikal Drama
Süre: 60 dk.
Kadro:
Hugh Laurie - Dr. Gregory House
Omar Epps - Dr. Eric Foreman
Jennifer Morrison - Dr. Allison Cameron
Jesse Spencer - Dr. Robert Chase
Lisa Edelstein - Dr. Lisa Cuddy
Robert Sean Leonard - Dr. James Wilson


Everybody Lies

Dr. Gregory House bir bulaşıcı hastalıklar uzmanı, asıl uzmanlık alanı ise teşhis koymak. Bunun için de ihtiyacı olan şeyler bastonu, Vicodin, odası, müziği, teşhis grubu (başlarda 3 kişi; Chase, Cameron ve Foreman), cadaloz ama afet patronu Cuddy ve tek ve en iyi arkadaşı olan Dr. James Wilson. Dr. House (tabelalardaki adı ile House M.D.) teşhis koyarken biraz farklı bir yol izliyor. Ona göre "Everybody Lies", bu yüzden gelen hastaların yüzünü çoğu zaman görmüyor bile, onlarla konuşmuyor, söyledikleri hiçbir şeye inanmıyor çünkü herkes yalan söyler. Bu tez % 99 doğru çıkıyor ve sonuçta kimsenin koyamadığı teşhisleri Dr. House hastalara inanmadığı ve onları adam yerine koymadığı için koyarak hayatlarını kurtarıyor.

Bu arada eklemem gereken çok önemli iki ayrıntı var; House geçirdiği ciddi bir hastalığın sonucu sakat kalmış, sağ ayağı topal ve Vicodin bağımlısı. İlaç olmadan acılar içinde kıvranıyor, ilaç aldığında da kafayı buluyor, Sonuçta koyduğu teşhislerde Vicodin onun ilham perisi oluyor.

House'un bu insanlık dışı davranışlarını dengelemek takımının işi; Cameron House'a "hasta"; ilk defa gördüğü insanları ve köpek yavrularını çok sevdiği için (Chase'in deyimiyle) grubun kalbi, takımı etik ve insancıl davranmaya zorluyor. Foreman takımın beyni, aralarında en tutarlı ve House'dan nefret eden aynı zamanda House'un teşhislerini yalancı çıkarmak için elinden geleni yapan kişi. Chase ise House'un deyimiyle "yalaka" olmasına rağmen House'un yaptığı % 1'lik yanlış teşhislerin ölümle sonlanmasını engelleyen gayet zeki, işini kaybetmemek için elinden geleni yapan fırsatçı ama rekabeti sevmeyen bir doktor. Lisa Cuddy House'un patronu, her ne kadar House'a günün 23 saati bağırarak her dediğine karşı çıksa da sonunda House'un her dediğini yapıyor. House'dan feci şekilde hoşlandığı da bir gerçek. Dr. James Wilson'a gelirsek; kendisi bu hayatta en çok sahip olmayı istediğim biri. Wilson mükemmel bir arkadaş, o kadar mükemmel ki öyle biri olabileceğini düşünmüyorum varsa da ölene kadar başka birine ihtiyaç duymadan onunla yaşayabilirim.

Bir hasta düşünün, genelde ortalık yerde bayılarak ya da ağzından burnundan kan boşalarak hastanemize geliyor. Acil servis tüm testleri yaptıktan sonra teşhis koyamazsa hastanın dosyası Cuddy'ye, oradan da House'un masasına gidiyor tabii karşılığında bir şey vermek kaydıyla ki bu genelde House'un klinikte normal hastalarla (baş ağrısı, burun kanaması, abuk subuk semptomlar gösteren hastalık hastaları) geçirmek zorunda olduğu klinik saatlerinde azalma oluyor. House hastayı kabul ettikten sonra ilk yaptığı şey beyaz tahta karşısında oturan ekibine dosyayı fırlatarak işe koyulmalarını söylemek.

Peki hastaya teşhis koymak için neler yapılmalı? Kan testleri ile başlayalım, daha sonra sırasıyla LP, MRI, CT Scan, Pet Scan, Toksikoloji, Tomografi, EKG olmadı Anjiyo ve Biyopsi yapalım.

Bu arada takım hastanın evine haber vermeden gitmek zorunda yani anahtar istenmiyor ya kapıyı kırarak, ya bacadan gireceksiniz ya da paspasın altındaki anahtarla. Ev toksinler, küfler, kullanıp da söylemediğiniz ilaçlar, uyuşturucular, böcekler için didik didik aranırken siz ölümle pençeleşmeye devam edebilirsiniz.

Peki bu testlerin sonucunda hangi teşhisleri koyalım? Lupus, Otoimmun, Cushing sendromu, Enfeksiyon, Wilsons, Mirror Sendromu, Parazit, Mantar, TB, Bakteriyel Enfeksiyon, Taksiyoplasmosis, Tuberoz Sukleroz, MS. Bunlar da olmadı kanser, kanser de olmadı ya genetiktir ya da çevresel etkenlere bağlı bir hastalıktır.

Peki birden fazla teşhis olasılığı var nasıl tedavi edersiniz? Sonuçta bir hastalığın tedavisi diğer hastalığı sonuna kadar besleyebilir örneğin ateş varsa kesin enfeksiyondur ama ateşin olmaması enfeksiyon olmadığı anlamına gelmez dolayısıyla enfeksiyon olmayan hastalıkları tedavi eden steroidleri verip bağışıklık sistemini zayıflatırsanız hasta enfeksiyondan ölecektir. Hasta genelde yanlış teşhis ve tedavi sonucu anaflaktik şoka girer, nöber geçirir, karaciğeri ve böbrekleri iflas eder, solunum zorluğu çekmeye başlar, kalp krizi geçirir, kulaklarından kan gelir, vücudu morarır ama tüm bunlar hiç semptom olmamasından iyidir ve teşhise yardımcı olur.

Peki House bu durumda ne yapar? Enfeksiyon olasılığı varsa bile hastaya steorid verir, durumu kötüleşince başka bir tedaviye başlar. Test sonuçları negatifse hastayı daha da hasta ederek sorunun ne olduğunu bulmaya çalışır ve de bulur.

Hastalara en çok konulan teşhis nedir peki? Yalancılık.

Sonuçta House bu konuda haklıdır; Herkes Yalan söyler, House dahil.

Okuduklarını anladıysanız eğer anlamış olduğunuz üzere House MD tipik bir hastane dizisi değil. Tıbbi yönü ağır basan ama yine de çok değişik karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin ön planda olduğu gayet yaratıcı ve eğitici bir dizi. House ve Cuddy arasındaki elektrik, House ve Takımı arasındaki bağlılık, House ve Wilson arasındaki dostluk ilişkisi, House ve Vicodin arasındaki bağımlılık, Foreman ve Cameron arasındaki rekabet, Cameron ve Chase arasındaki aşk kısacası devamlı bipleyen, dütleyen, mırıldanan yaşam destek monitörlerinin ve MRI'ların eşliğinde ne ararsanız bulabilirsiniz bu dizide.

House MD şu an 5. sezon arasında, Ocak ortalarında 5.12'den devam edecek. Tabii bu arada büyük ihtimalle Hugh Laurie 2 altın küresine bir arkadaş daha edinecek ve ben de hergün Teardrop'lu ve 5 sezondur hiç değişmeyen jeneriği eşliğinde yeni yeni hastalıklar öğrenerek ülkem doktorlarından daha üstün hale geleceğim. Yalnız bir maruzatım var; eski takımın, özellikle Chase'in daha çok görünmesini istiyorum hatta görünmezse Anaflaktik Şok'a gireceğim.

B.Kumbay